Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muh..
01 Ocak 1970 Perşembe 02:00Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)nın, Yüce yaradan Allah (c.c)ın yüksek huzuruna çıktığı bu mübarek Miraç Gecesinin tüm İslam aleminin kurtuluşuna, tüm dünyada barışa ve huzura vesile olmasını diliyoruz.
Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kurân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kurânda şöyle anlatılır:
"Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir." (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle anlatılır:
"O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi Onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Mevâ Cenneti vardır. O zaman Sidreyi Allahın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü." (Necm Suresi, 7-18.)
Yüce Allah tarafından alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Muhammed Mustafa (sav)nın, Cenab-ı Hakkın yüksek huzuruna kabulü anlamına gelen ve varlığın özüne ve anlamına yolculuğu ifade eden İsrâ ve Miraç, Peygamberimizin şahsında insanlığın önüne açılan sınırsız bir yükseliş ufkudur. Miracın özünde her türlü kötülükten arınma, insanlığın yararına değerler üretme, fedakârlık, paylaşma, sorumluluk, zamanın önemini kavrama ve ilahî emirlere teslimiyet göstererek tertemiz bir kulluğa ve yüce mertebelere erişme vardır. Dolayısıyla Miraç hadisesi bizlere, insanın, ilahî rızaya ulaştığında idraki zorlayan nice üst derecelere yükselebileceğini, dünyevi ortamdan sıyrılarak mana âleminde yükselmenin, ilahî rahmet ve huzura erişmenin ancak gönül ve ruh temizliğinden, ahlakî erdemlerle bütünleşmekten, her şeyin sahibi olan Yüce Allaha bağlılık ve boyun eğmeden geçeceğini de hatırlatır.
Yine Miraç ile tüm insanlığa müjdelenen, kıyamete kadar bütün Müslümanların bu manevî tecrübe ve yükselişi kendi hayatlarına taşıma imkana sunulmuş olmasıdır. Zira bizzat Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından "müminlerin miracı olarak" nitelenen, İslamın temel ibadetlerinden biri olan ve iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eden namaz hepimize bu imkanı sağlamaktadır. Çünkü mümin, namazda Rabbinin huzurunda durarak, sadece Ona kulluk etme ve sadece Ondan yardım isteme fırsatı bulur. Namazda sadece bedeni ile değil özüyle, gönlüyle, duygu ve düşüncesiyle Allaha yönelen ve Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayan, daima Onun gözetimi ve desteği altında olduğunu hatırından hiç çıkarmayan mümin, Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayacak ve bu bilinçle hayatına farklı bir anlam yükleyecek, bireysel ve toplumsal ilişkilerinde her zaman Allahın huzurunda ve gözetiminde olduğu inancıyla daha dikkatli, titiz ve sorumlu bir tavır sergileyerek olgun mümin olma yolunda önemli mesafeler katedecektir. Dolayısıyla namaz, dosdoğru kılındığında, iç dünyamızdaki manevi yükselişi ve arınmamızı sağlayarak inancımızla yaşantımızı birleştirecek, bilinç düzeyimizi yükseltecek ve böylece bizi kötülüklerden alıkoyacaktır.